13 Ocak 2011 Perşembe

Bir Hüznün Senfonisi...

Bir Hüznün Senfonisi...
Severken kalpten kalbe giden yolun sitemli adı..
Birlikteyken ruhun o tatlı yangısı..
İçinde biraz çeşni, şiir ve şarkı...
Ayrılıkta içine hasret ekilmiş duyguların sağanağı..
Vedalarda kalbe batan dikenler Hüzün..
Bir kere yakalanmaya gör ateşine, kaçarken yine varılan yer..
Çabalar nafile kurtulmak ne mümkün sevmişseniz eğer... artık hem gönüllüsü hem kaçağı olursunuz bu esaretin..
Şarkılar, şiirler sığınağınız olur...
Bir şarkının sözlerinde dillenir aşkınız, sonsuza dek şahidi olur sözleri.. özenle seçilir o şarkı.. Kelimeler kifayetsiz gelir çoğu kez ve şarkı, dili olur anlatılamayanların.. tıpkı gözyaşı gibi: o da saf, temiz ve o kadar güçlüdür.. defalarca bıkmadan dinlersiniz, ve paylaşmak istersiniz sevdiğinizle, şarkı başlar, müzikle birlikte büyülenirsiniz yeniden..
Belki bu şarkıdır sizinki de: Sevdan bir ateş
Senin alev gözlerin eritse şu ruhumu,
buz olur kesilirim, yanarken içim...
sesin bir uçurum, çağırırsa beni,
kuş olur uçarım yanarken içim...
sevdan bir ateş oldu bende,
gönlüm bir deli coştu sende
bu sözlerden hemen sonra gelen müzik büyüler,duygular sel olur akar gönülden gönüle..
çoğalıp, büyüdüğünü hissedersiniz içinizdeki sevginin ve sığmadığını o minik kalbe...
şarkı biter ama biten sadece şarkıdır, oysa herşey yeni başlamıştır... başka şarkılar özenle aranır.. nedense daha çok veda şarkıları çıkar karşınıza, siz şiddetle kaçarsınız.... ve bir şarkı gülümser size...
Seni seviyorum
Ne güzel şey seni seviyorum demek,
sevdiğini söyleyebilmek ne güzel,
her baharda, gece gündüz her saniye,
seni seviyorum, seni seviyorum diyebilmek ne güzel.
Bir kere sevdaya tutulmaya gör,
ateşlere yandığının resmidir,
aşık dediğin mecnun misali kör,
ne bilsin alem ne mevsimidir...
ve şiirler vardır sırada... mevsimler ne olursa olsun bahar gelmiştir..
sonu gelmez ne şarkının ne şiirin.. hele uzaktaysanız, hassret dayanılmaz olur... bir de bu eklenir kalbinizin yüküne.. şarkılar hasret kokar artık.... anlar hasretle doludur.. bulunur hemen şarkı:
Unut beni sevgilim ben unutmuyorum
Uyuyorum, uyuyorum günler çabuk geçsin diye,
kadehlere koyuyorum acımı dindirsin diye, bekliyorum, bekliyorum,
bu sensizlik bitsin diye, seni özlediğim kadar beni özlüyor musun...
sen de rüyalarında beni görüyor musun,
öyle zor ki ayrı kalmak,
öyle dayanılmaz ki,
unut beni sevgilim, ben unutmuyorum..
hüzün gelmiştir artık, yaşanır o da doyasıya... şarkılar yine mutlulukla dinlenir ama hüzünle içiçe.. hasret biter kavuşunca, ama ya kavuşulamazsa! Ya “veda” anı gelir çatarsa bir gün! ya mevsim kış olursa! İşte o şiddetle kaçtığınız şiirler, şarkılar aranır olur bu sefer.. Yine bu şarkılar dinlenir ama artık mutlulukla değil, hüzün ve yasla.. ve bir şarkı eklenir vedanın son halkasına:
Yastayım..
Yoksun yine varlığım sürünüyor,
sensizliğim bilinmiyor,
sen gittin gideli ellerim hep titriyor,
kalbim bu acıyı saklıyor..
yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim,
bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün,
şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor,
yastayım hiç kimse bilmiyor...
Geriye kalan ise kalbe kazınan yalnızca hüzünlü bir senfonidir..
Alaattin İRDEM - 01/04/2006

4 Ocak 2011 Salı

İNSAN İNANDIĞINA DENKTİR

`Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar.`...Dr. David J. Schwartz
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama Vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğezıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı `hayat dersi`ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada 30cm`den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir.
Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir.
Bu pirelerin yaşadıklarına `cam tavan sendromu`(Öğrenilmiş Çaresizlik)denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır.Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.İnsan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.
Yazarı bilinmiyor