17 Şubat 2011 Perşembe

Gidişin Hüznü…

Gidişin Hüznü
hepimizin, hüzünlü bir öyküsü vardır yüreğimizin derinliklerinde.. bir veda, bir vazgeçiş, bir kaçış bazen de bir yok oluştur bu öykünün adı. kimbilir bazen de bir doğuşun filizlenen kökleridir hüzün! içimizden kopartılan bir parça gibi acıtır, kanar, kanar... ama kanımızın son damlasında bir umut yeniden yeşerir ve hüznü ekersiniz umudun köklerine...
her gidiş ardında derin izler bırakır.. keşkelerle, sızılarla, fırtınalarla bazen de bir o kadar da sessiz ve sükunetle gelir sonlar.. o anlarda ümitsizliğin girdabında çırpınır yüreği insanın..
nedense her gidiş bir bitişi anlatır bende.. işte en dayanılmaz tarafı da bu..yitip gidenler büyük boşluklar bırakırlar ardında, doldurulması imkansız.. ama bir imkansız daha vardır:"kalmak" ve intizar'ın o "ıhlamurlar altında" şarkısıyla "nasıl bir vedadır bu" derken bir kez daha yanarsınız.. tam kendinize gelmeye çalıştığınız sırada, yine vurulursunuz ve şarkı bittiğinde telefonun çalan son sesi haberdar eder "veda" gerçeğini..
işte bu yüzdendir şarkılardan kaçışım benim..
artık etrafa manasız gözlerle baksanız da, ara ara sızılar yüreğinizi yoklasa da, iştahınız da kesilse, ne şarkılardan ne de şiirlerin büyülü mısralarından bir tat almasanız da değişmez gerçek en iyisi, en iyisi dersiniz, sıyrılmalıyım bu girdaptan..
yeni doğan güneşin ışığına sarılmak istersiniz, yakıcılığına aldırmadan.. hazırlıksız yakalanırsınız vedalara ve hazırlıksız sarılırsınız güneşin ışığına.. herşeye rağmen, yok olan yıkılan ne varsa gömülür, sabırla.. artık "yüreğin rehin" değildir..
o sızıları yüreğinizin bir köşesine siz rehin alırsınız bu sefer... yeni umutlara can verir bu esaret.. sızıları ilaç yaparsınız yeni umutlara.. ve her bitiş yeni filizlenmelerin köklerini besler. çıkarsınız bir şekilde girdaptan....
Allattin IRDEM - 28/03/2006 revize 25/07/2006

Unutulmuş bir düşün artığıydı aşkımız


Yüzümün kandillerine dökülürdü nefesin
Aşkı ikiye bölerek sana yürürdüm
Anıların çürük köprülerini sular götürürdü
Hüsran hüznümün yokluğuna tutunurdu
Işıksız bir düşün odasında seni sarardım
Aşkla ilgili bütün resimleri yakardık
Ne zaman günaha uzansa bedenim
Ruhum aykırı restlerin masalarını dağıtırdı
İmkânsız korkuların uçkuru çözülürdü
Telaşlı bir gülüş üşürdü yanaklarımda
Yüzyıl ötelerden çağırırdın varlığımı
Açardın sonu olmayan özlemlerin yatağını
Aşınmış halatlarla dağlarına çıkardım
Sınardın sensizliğin siperinde sadakatimi
Ateşler sarardı sana sevdalı gövdemi
Mevsimlerin alası düşerdi gölgemize
Gözlerimin siperinde çocuklar bize bakardı
Elma savaşları başlardı işte o an
Anılar kavisli bir yolculuğa çıkardı
Kahkahamız yüzyıl ötelerden duyulurdu
Her sancımız fani bir çığlıktı saklandığımız
Ansız gelişlerin savaklarında seni beklerdim
Parmaklarımın kelepçelerine şavkın düşerdi
Ölümlü insanların mezarlıklarına çiçek ekerdik İ
lk karlar yağardı üşümüş şehirlerimize
Bir yudum çay olurdun kimsesizliğime
Evvel zaman ağrıların aşikâr koynunda üşürdüm
İşte o an yüreğimi ikiye bölen çizgim olurdun
Unutulmuş bir düşün artığıydı aşkımız
Giden gelmez dağlarından güneş hiç gitmezdi
Kanla doldurulmuş bir çanaktı gözlerin
Varlığının gül çehresinde seni izlerdim
Ne zaman seni özlesem içime bükülürdüm
Keşke’lerle kurulan tarumar istasyonlarda
Ben biçare olmazlığını düşünürdüm
Selahattin Yetgin

İlk Olmak

Herkes "ilk" Olmak ister,
"ilk Aşk","ilk Öpücük"..
Oysa "ilk" Geçicidir.
Sahip Olduğunuz Hangi "ilk......" Hala Sizin, yada Sizinle Hiç Düşündünüz mü?
Oysa Kimsenin Beğenmediği "Son" da Durum Biraz Farklıdır.
Ondan Ötesi Yoktur. Heyecandan Avuçlarınızın Terleyerek Tuttuğu "ilk" Elle Değil,
Güvenerek Sımsıkı Tuttuğunuz "Son" Elle Girєrsiniz Mezara.!
Durup Tekrar Düşündüğünüzde;
"ilk" Olup Yok Olmak mı İstersiniz?
"Son" olup Sonsuz Olmak mı İstersiniz?

Alıntı